do not

do-not-resuscitate order

resüsitasyon uygulamama talimatı İsim, Tıp

do-not-resuscitate order

canlandırma işlemi yapmama talimatı İsim, Tıp

do-not-resuscitate order

resüsite etmeyiniz talimatı İsim, Tıp

do-not-resuscitate order

kalp ve solunum durması halinde hastaya müdahalede bulunmama talimatı İsim, Tıp

Don't bother.

Boşuna uğraşma. Cümle

Don't bother.

Hiç uğraşma. Cümle

We don't work.

İlişkimiz yürümüyor. Cümle, Deyim

We don't work.

Birbirimize uygun değiliz. Cümle, Deyim

do not tilt

eğmek yiniz !

do not tread on ghe grass !

çimlere basmayınız

do not tread on the grass

çimlere basmak yınız

It was all she could do not to …

… yapmamak için kendine zor hakim oluyordu. Cümle

It was all she could do not to …

… yapmamak için kendini zor tutuyordu. Cümle

whose parents do not share a common nationality

melez

give someone a chance not to do sth

meydan vermemek Fiil

He's not got it in him to do this job properly

O bu işi beceremez.

not care to do something

birşeyi yapmaktan hoşlanmamak Fiil

not care to do something

birşeyi yapmaktan hazzetmemek Fiil

not do a hand's turn

parmağını bile oynatmamak Fiil

not to be able to do

edememek Fiil

not to be very anxious to do

yapmaya pek hevesli olmamak Fiil

not to do more than is absolutely necessary

yapılması ille de şart olandan fazlasını yapmamak Fiil

not to fail to do sth

geri kalmamak

not to have anything to do with

alışverişi olmamak Fiil

not to have the energy or desire to do something .

üşenmek Fiil

not trouble to do something

birşeye tenezzül etmemek Fiil

not trouble to do something

zahmet edip de birşeyi yapmamak Fiil

not trouble to do something

birşeye zahmet etmemek Fiil

persuade someone not to do sth

birini bir şeyi yapmamaya razı etmek Fiil

something less will not do

aşağı kurtarmaz

would not put it past somebody (to do something)

(bir kimsenin bir şeyi yapacağına) inanmak, ihtimal vermek, sanmak.
I wouldn't put it past him to